Hayal gibi olur, uzaklaştığın her şey yamacından.Tüm
yaşayacaklarına karşı içinde büyüttüğün hevesin ,kaçar gibi olur. Nefesini
alırsın, vermesi bir acayip olur tanımadığın sokaklarda.Kaygılar hücum eder
beynine.Anneni daha bir çok seversin.Babana daha bir hasret. Kıyamet benizli
bir kaç insandan kaçarsın.Sığınırsın özlemden kurulu bir bucağa.
‘’Üç derdim var birbirinden seçilmez.Bir
ayrılık bir yoksulluk biri de ölüm.’’ diyen Karacaoğlan yıllar öncesine
bıraktığı bu dizelerle ayrılıkla mümkün tüm duyguların sonunun bir derde
varacağını anlatmaktadır bizlere. İçinde ayrılık olan hikayeler hep özlem
yüklü. Bir derde varılı yollar hep sancılı.İnsan olmaya yeminliysen bu hayatta
senin de payına düşer mutlaka.Ve mutlaka girince o özlemden ibaret barınağına,
sancılar tezahür etmeye başlar tüm vücudunda. Gözünden akarsa damla damla yaş
ne ala.Çünkü daha ağlayamayanlar var onca. Zamanla yüzün o eski canlılığını
kaybeder,neyim var der dolanırsın oysa yıllar geçmiştir farkına bile
varmamışsındır.Ezan sesi kollar olur kulakların, bir dost arar durması tutmakla
mümkün ellerin. Bulur dostunu ,sığınır, sarılır zifiri gecelerde,yağmurlar
yağarken ateşten göğsüne. Mavi boyalı sesine ,kara çalarsın günler geçerken
ruhunun en derininde bir yerlerden. İnsan arar.İnsan tanımaz,insan bilmez.Oysa
ruhumuz yeminini ederken tanımış bilmiştir öteleri. Hayatımızı ele geçiren bu
arama isteği rabbimizin ruhlarımıza ‘’Elestü Bi Rabbiküm’’ bizim ise ‘’Bela‘’
diyerek cevap verdiğimiz günden beri sürer.Allah u Teala ‘’Ben sizin Rabbiniz
değil miyim’’ dediğinde ‘’ Evet’’ diyerek
tek sahibimizin Allah olduğunu haykırdık.Dünyaya gönderilişimiz ile ise özlemi
ağırlığınca tanıdık. Biz yaşamımıza koca bir özlem ile başladık. Şimdi geriye
kalan tüm özlemler ilk tanıyışımızın bir sığınağı oluyor.Oluyor ve bazen
göğsümüz daralıyor aniden. Acıkan bu sefer ruhumuz oluyor tüm bu özlem
karmaşası içinde. Bir nimete, şükretme fırsatını sunuyor sana sıkışan göğsün.Ya
da yeminini fısıldıyor,serkeş ruhuna, çıplak sesiyle.
Hasretin adı
biziz.Biziz hasrete yakılan tüm türküler, ağıtlar. Biziz geri dönemeyenlerin feryatları.
Biziz bavulsuz tüm yolculukların başlangıç durağındaki ince sessizlik. Özleme
dayanacak tüm yaşanacakların soluğuyuz biz. Tüm kalanların inançlı bekleyişiyiz.
Sofraya fazladan koyulan tabağa hüzünle dalan gözler biziz. Biziz hasrete adını
veren.Ve verirken tüm ağırlığını alan biziz. Seni bir hasrete düçar kılan,
sabrını geri koyar mı? Şimdi ağlasan toprak kokulu , gümüşten semanın
altında.Anlatsan tüm özlemlerini bir bahar esintisine.Ama saklamaz insanı
bahar.Sahi insanı yaradandan başka ne saklar? Kararır gökyüzü eteklerinde
dağların, el çeker güneş pencerelerden.Belirir yanı başında berrak tenli bir
kadın,bir koku yakan burnunu,bir ses inciten ruhunu, bir sokak lambası
çocukluğunun anıtı, sancılı gönlünün sevdası, ayrılığın o ilk anı ve acı kaybedişler. Özlem saklı tüm
gönüller ise yazar bir vuslat türküsü.Eğer bir besten varsa, mutlaka bir
dinleyenin de olacaktır.İnan çünkü inanç,vuslatı doğuran yegane kaynaktır.
Güçsüz düşen kalbimize inanmak , ruhumuzun taşıyıcısı bedenimize ise dayanmak
düşüyor.Adının hakkıyla kalkıyor ayağa hasretin, sabra yenik düşüyor.Yolsa
sürüyor biraz hasret ve senden ibaret.
Yorumlar
Yorum Gönder