Ana içeriğe atla

Vazgeçmek Üzerine

 Vazgeçtim demekle geçmiyor, bir akşamüstü kurulmuş ve gerçekleştirilememiş hayallerin sancısı. Erdem Bayazıt'ın da dediği gibi kavgaları birikiyor insanın ve her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla. 

 Geçenlerde bir cümleye rast geldim. Şöyle diyordu: ''Kaybolmak düşmek değildir.'' Bir süre durdum düşündüm. Sizin de hiç kaybolmak istediğiniz dakikalar, saatler oldu mu? Benim oldu değerli okur. Ve ben bu  hissi çok uzun bir süre bir illetmiş gibi taşıdım zihnimde. Bu bir illet değildi.Bir çabaydı. Kaybolmanın yaratacağı belirsizlikteki muradım düşmek değildi. Muradım yeni yollar bulabilmekti. İnsan bir şeylerden vazgeçtiğinde sevgili okur, kayboluyor. Uzunca bir süre peşinde koştuğun, hayalini kurduğun şey ,vazgeçilmiş o şey, zihnimizde, kalbimizde öyle koca bir yer kaplıyor ki. Gidişi henüz tatmadığımız yeni duyguların kapılarını aralıyor bize. Öğrenmek yalnızca kazanılan bir olgu değil. Zamanla anlıyorsun sevgili okur. Vazgeçerek, kaybederek de çok şey öğreniliyor. Bazı sözler daha anlamlı oluyor, bazı şarkılar daha biz. Yavaş yavaş daha iyi anlıyorum gitmekle çözüleceğini sandıklarımız, vazgeçişlerimizle bize yeni ufuklar açıyor. Sancılı, ağrılı olsa da seni başka birine dönüştürüyor. Üç yıl, dört yıl öncesiyle aynı kişi misiniz? Peki neydi sizi değiştiren? Muhakkak ki acılarımız, vazgeçişlerimiz, kaybedişlerimizdi. Zamanın yavaş aktığını düşündüğüm lise çağlarımda, henüz değirmene girmemiş olmanın verdiği ergenlik zamanlarımdan bahsediyorum. Bu koca değirmene girmeye, öğütülmeye can atıyordum. Can yaktığını bilmiyordum. Zamanın böyle hızlı akacağını ise hiç ama hiç sanmıyordum. Değirmen hızla dönüyor ve çok öncelerde yazdığım bir yazıda da dediğim gibi bizi adam etmek niyetinde. Bu cümleyi değiştirelim. Bizi insan etmek niyetinde diyelim. Serzenişlerin herhangi bir fayda vermediği bazı kutsal zamanlar vardır. O kutsal anlara bir bela nazarıyla bakılırsa elbette sizi değiştirmesi mümkün olmayacaktır. Niyeti çokça önemserim. İnsanın da değişmeye niyeti olacak şu durağanlığa savaş açmış hayatın içinde. Niyet demişken vazgeçmeye niyeti olan varsa aramızda diye söylüyorum. Burada çiçekli bahçeler vaad etmiyoruz fakat sahici bir yaşam vaadinden söz edebiliriz. Kendiniz olabidiğiniz bir yalnızlık diyarı, bir türlü gerçeğinizi bulamadığınız bir gül bahçesinden yeğdir. 

 Soluk soluğa koşulmuş yollar üzerinde ağır ağır yürüyorum sevgili okur. Çoğusuna oyalanır gibi gözüksem de umursamıyorum. Çoğu zaman kayboluyorum fakat yeni yollar buluyorum. Vazgeçeli çok oldu. Değiştim galiba bilemiyorum. Tek bildiğim sevgili okur zorlanıyorsun biliyorum. Yirmili yaşlarımın başında çok duymak istediğim bazı cümlelerden biriydi bu. Bunu duymak uğraşını verdiğin o sancıyı dindirmese de , yalnız olmadığını fısıldıyor insana. Ve heyhat ne büyük derdimiz var bizim yalnızlıkla. Ve dinmiyor gelenlerle bu huysuz seda.


Instagram

Yorumlar

  1. Vazgeçişler herkesten bir parça götürür. Getirisi kimi zaman acı ve özlem olsa da, kimi zamanda yeniden doğuşa gebedir. Gebelik dediğimiz işte; hep sancılı ve sabırla beklenmesi gereken süreçtir. Biz kaderimizi kendi çabanız bağlı kıldık diyen bir ses ruhu bulunca, çekilen çilenin ve büyüme hevesinin kolay ve basit olmadığını kanıksarız. Kimse yürüdüğümüz yolları bilemez. Ta ki, bizim ayakkabılarımızı giyip, düşe kalka o yolu adımlamadıkça.

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel özetlemişsiniz.Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel ifade etmişsiniz kaybolmanın aslında insana yeni başlangıçlar ,yeni kapılar açtığını.Hisler duygular çok samimi geldi bana kalemine sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HASRETİN ADI BİZİZ

    Hayal gibi olur, uzaklaştığın her şey yamacından.Tüm yaşayacaklarına karşı içinde büyüttüğün hevesin ,kaçar gibi olur. Nefesini alırsın, vermesi bir acayip olur tanımadığın sokaklarda.Kaygılar hücum eder beynine.Anneni daha bir çok seversin.Babana daha bir hasret. Kıyamet benizli bir kaç insandan kaçarsın.Sığınırsın özlemden kurulu bir bucağa.     ‘’Üç derdim var birbirinden seçilmez.Bir ayrılık bir yoksulluk biri de ölüm.’’ diyen Karacaoğlan yıllar öncesine bıraktığı bu dizelerle ayrılıkla mümkün tüm duyguların sonunun bir derde varacağını anlatmaktadır bizlere. İçinde ayrılık olan hikayeler hep özlem yüklü. Bir derde varılı yollar hep sancılı.İnsan olmaya yeminliysen bu hayatta senin de payına düşer mutlaka.Ve mutlaka girince o özlemden ibaret barınağına, sancılar tezahür etmeye başlar tüm vücudunda. Gözünden akarsa damla damla yaş ne ala.Çünkü daha ağlayamayanlar var onca. Zamanla yüzün o eski canlılığını kaybeder,neyim var der dolanırsın oysa yıllar geçm...

Aziz Bey Hadisesi

    Kitabı elime aldığımda böyle iyi biçimlendirilmiş bir insan portresi ile karşılaşacağımı düşünmemiştim. Aziz Bey’in hadisesi, yoldan geçerken dikkatimizi dahi çekmeyen, omuzları düşük o yaşlı, hayata küsmüş, sevmiş sevilmemiş, becerememiş tüm insanların öyküsü. Ayfer Tunç’un anlatımıyla da Aziz Bey’i tanıyormuş kadar üzüldüm, sevdim ve ah ettim.   Aziz Bey’in öyküsü kendisi tarafından anlatılmıyor çünkü Aziz Bey o kadar da konuşmuyor. Bazen savruluyor en çok da yanılıyor. Hayat, bizler tarafından yanlış anlaşılmaya çok müsait bir kırıcılıkla ilerliyor. Gençken, henüz tüm güzelliğini taşırken yüzünde Aziz Bey , günlerin ve belki yılların ondan götüreceği şeyleri tahmin edemiyordu.Tahmin edemediği bir diğer şey ise yarı yolda bırakılmaktı. Yabancı rüzgarların, yabancı bir lisanın, yabancı bir odanın içinde yapayalnız kalıyor. Aşlar, kokular, şarkılar,kadınlar ve tamburu onun bu yalnızlığını silmeye yetemiyordu.   Bir geri dönüş hikayesi de denilebilir bu öyküye. ...

Bizim Biricik Tesellimiz

      Son zamanlarda Dervişin Teselli Koleksiyonu   adında bir kitap okuyorum. Farkında mısınız bizim teselliye ne çok ihtiyacımız var ? Ya da benim var ve sizi de kendim gibi görüyorum. İnsan sevgili okur, öylesine değil, gerçekçen ikna olmak istiyor bazı şeylere. Daha doğrusu inanmak. Bazen her açtığım sayfa bana yazılmış gibi hissediyorum. Tıpkı bir romanı okurken kendimi yerine koyduğum o karakterler gibi. Yerine koyuyorum derdimi, tasamı bazen de hiçbir şeyimi. Sonbaharda yaprak dökmüş de bir daha açamayacak gibi hissetmek ne büyük bir ağırlık. Baharı saklayan bir gizli öz olabilmek ne alâ.   Bazen tüm çabaların sessiz bir anıya dönüşür sevgili okur. Sanki dağılmış yapraklara yazılmış kısa hikayelerin başrolüymüşsün gibi. Toparlayamadığımızla kalıveririz. Dağınık bir yaşam döngüsüne sahip olanlar bilir bu hissi. Bazen hangi anı nerede yaşandı onu bile karıştırırız. ‘Neden’ en yasaklı kelimesi olur dilimizin. Israrlı bir misafir gibi yoklar durur zihnimizi...