Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bilmediğimden...

                                                               BİLMEDİĞİMDEN   Şimdi seyrine çokça daldığın dünyaya bakan gözlerinden bir şeyler anlatacağım. Çoğu hayal, birazı gerçekleştirilebilir ama inanması hep umut veren gözlerden, gözlerimizden olacak anlatacaklarım. Tam bir tur dön etrafında, ne manzaralar var mananda gizli, kalbine kazılı. Temizlenmesi tövbe ile mümkün ne kadar günahımız var, dünyaya sürtünmüş tozlu sayfalarımızda. Dertli yüzümüze vur hayatı, karlı çıkar belki de yaşadıklarımızın yanında. Bilmiyorum tahmin ediyorum, durup bir sokak ortasında ağladın mı mesela? Ya da bu türkü benim için yazılmış dedin mi? Ayakların geri, sen mecbur hep ileri gittin mi? Koca bir kahkaha sakladın mı cebinde, nereye uygun düşer diye? Bilmiyorum tahmin ediyorum. Muhtemelen geceleri gökyüzüne bakarak çok dua etmişsindir....

Çay İle Simit

Kokusunda hayaller kurabileceğimiz basit ,küçük mutluluklarımız olsun.Bir bardak çay, bir simit.Sizin hayalleriniz ne kokuyor?En büyük dileğinizin yanına ne yakışıyor?Sıcak simitin bana hatırlattıkları mı hayal kurmama yardım ediyor yoksa ben hayallerimin yanına sıcak bir simit ,üstüne çay mı koyuyorum.Daha da yansın diye mi çaydaki ısrarım yoksa söndürsün diye mi?Sönerse susar mı ,susmak kaybolması için yeter mi?Çaya verdiğim değeri sorgulatmasına izin veremem ,simit kokusunun.O kokmaktan mesul değil ,çaysa yakmaktan.Böyle oturup eşlikler kuruyor kafam.Peyniri ,maydanoza yakıştırıyor.Yoğurdu ,dolmaya.Simiti de çaya.Bunu zorla ben yapıyorum.Belki istemediğinden her defasında boğazımı yakarak geçiyordur.Ben simiti çaya ittikçe mi uzaklaşıyor hayallerim benden.Ben hayal kurdukça mı çay vazgeçiyor simitten?Ne kadar çok soru soruyorum.Cevabını almadığım yüzlerce soruyla yaşıyorum.Sonra gidip hepsini simitten çıkarıyorum.Cevap vermesini beklemiyorum.Ben soru işaretlerimle yaşamayı öğrenmeye...

Benim Gözümden "GURUR VE ÖNYARGI "

  Nasıl oluyor da bu kadar mesafeler koyuyoruz aramıza?Nasıl oluyor da sebepsizce itiyoruz bizi birbirimizden.Çoğu şeyi öğrenmek için zamanın gerekliliğine inanırım.Zaman geçer,yaş büyür ve hiç olmadığın ,hayal bile edemediğin bir insana dönüşürsün.Belki gıpta ile baktığın ,bazen de ne kötü huylar diye tanımladığın özelliklerin bir karması olup çıkarsın dünya yüzüne.Aslında hep varolduğun fakat yeni yeni yaşadığın gün yüzüne.Baştaki ayak titremelerin,kalp çarpıntıların acı tatlı bir anı olarak belleğindeki sabit yerini alır.-Yaş ilerledikçe öğüt vermene yardımcı olacak değişmez yerini.- Bahsedeceğim bu kitabı okuyalı 1 hafta oldu.Fakat ne yorum yapacak ne de onu inceleyecek gücü kendimde buldum.Buradaki güçsüzlükten kastım fiziksel bir rahatsızlıktan ziyade ruhumun bunu açıklamamaya karşı sarfettiği çabaydı.Bu çaba haliyle bir yorgunluk ve yazamama hissini de beraberinde getirdi.O benimle ,ben onunla konuşa konuşa sonunda yine klavyenin başındayım.Beni her ne geri çekiyorsa yazma...

Sırtındakiler

  Bir yükü var sırtının , sırtımın. Nefes almak için dahi indirmiyor onu senden, benden. Ne taşımaya gönüllüyüz, ne bırakmaya? Ne zaman kucağından indim babamın? Annem ne zaman bıraktı yıkamayı beni? Nefes hızlı alındığında,  ağlamaya en yakın zaman değil miydi? Verdiğimi unutup belki dört kez alıyorum nefesimi. Peki neden ağlamıyorum? Taşıyor olduğumuz şey eziyor mu bizi altında? Altında ezilerek küçüldüğümüzü sandığımız bu ağır yük sayesinde mi bir amaç ediniyoruz?Götürecek yükleri var sırtımızın. Gidecek yerin varsa yürürsün. Yoksa itseler nafile. Şu tam ortasına konulan gönlümüzün,  o olmadıkça , olmuyor işte. İnanç.Neye inandığının, ne için savaştığının pek bir önemi yok. Hepimiz aynı inancı taşıyoruz. Sadece farklı yüreklerde. Yürek nereye konumlanmışsa ona inanıyor. O olsun diye neler yapmıyoruz? Sabrı, gücü , cesareti sana istediğin kadar , yani inandığın kadar veriyor. Ne kadar inanıyorsan , taşıdığın şeye, belini eğenin varlığına işte o kadar veriliyor sana. İst...

Rüya

   Etrafını sarmış aklına gelebilecek en güzel çiçekler. Güzel ne ise senin nezdinde o ayaklarının dibinde. Gökyüzü istediğin mavilikte. Nefesini belki de ilk defa bu kadar özgürce veriyorsun. Kalbin her neye taşıyorsa, yollarını kesiyor köşe başlarında. Kanının donduğu zamanlar , karın ağrıların, ne olur akma be gözyaşım. Şimdi sanki hiç olmamışçasına unutturuyor sana. Kuşlarla konuşur gibi bir halin var. Öyle ki cevap veriyorlar sana. Yüzlercesi aynı tonda. Sesini ilk kez bu kadar özgür hissediyorsun. Bağırabildiğin kadar bağırıyorsun sırtını bir diğerine yaslamış dağlara. Yine bir cevap , aynı ses aynı tonda. Gözlerin daha fazlasını bekliyor ki kısıyorsun. Göremeyince de kapatıyorsun.Onlarca sesin birbiri ile uyumuna hayran kalıyorsun. Bir koku var evet. Ama tam çözemiyorsun. Ferah fakat tatlı. Kokular insanı beklenmedik anılara götürebilir. Hatta bazen hapsedebilir. Bulmaya çalışmalısın kokuyu. Yani meraktan. Yani bulmaya gönüllü olmaktan. Ayaklarını titreten huzur bu sefe...