Nasıl oluyor da bu kadar mesafeler koyuyoruz aramıza?Nasıl oluyor da sebepsizce itiyoruz bizi birbirimizden.Çoğu şeyi öğrenmek için zamanın gerekliliğine inanırım.Zaman geçer,yaş büyür ve hiç olmadığın ,hayal bile edemediğin bir insana dönüşürsün.Belki gıpta ile baktığın ,bazen de ne kötü huylar diye tanımladığın özelliklerin bir karması olup çıkarsın dünya yüzüne.Aslında hep varolduğun fakat yeni yeni yaşadığın gün yüzüne.Baştaki ayak titremelerin,kalp çarpıntıların acı tatlı bir anı olarak belleğindeki sabit yerini alır.-Yaş ilerledikçe öğüt vermene yardımcı olacak değişmez yerini.-
Bahsedeceğim bu kitabı okuyalı 1 hafta oldu.Fakat ne yorum yapacak ne de onu inceleyecek gücü kendimde buldum.Buradaki güçsüzlükten kastım fiziksel bir rahatsızlıktan ziyade ruhumun bunu açıklamamaya karşı sarfettiği çabaydı.Bu çaba haliyle bir yorgunluk ve yazamama hissini de beraberinde getirdi.O benimle ,ben onunla konuşa konuşa sonunda yine klavyenin başındayım.Beni her ne geri çekiyorsa yazmaktan ,hepsi korkumdan.Ben çok korktum ve sonunda hep annem haklı çıktı.
Gurur ve önyargı.Hayatın yadsınamaz gerçeği.Kendimize yüklediğimiz o büyük enerji ve karşımızdakine yetiremeyişimiz.Sadece bize nasip olduğunu sandığımız.Karşıdakinin bizi gördüğü o dik duruşumuz.Hakkımızda ne çok şey anlatır davranışlarımız.İnsan isteyerek ağlayamaz -Bunu iyi hayat oyuncuları için kastetmiyorum.-Fakat isterse gülebilir ve dünyanın en güçlüsü gibi de gözükebilir.Bunu bizden biliyorum.Gülmek için çok erken gördüğümüz ne çok ortamda gülmüşüzdür kim bilir?Ya da titreyen ayaklarımızı yine kendi ellerimizle tutup , omurgamızı nasıl da dikleştirmişizdir?Tabi bu bazen karşıdaki insanların bizi gururlu ,kibirli görmesine elverişli bir ortam hazırlıyor olabilir.İnsanların bizi gördükleriyle tarifinde böyle fikirlerde bulunmaları bizim sorumluluğumuz dahilinde değil.Onların ve tabi zaman zaman bizim önyargılarımızın acımasız sonuçları.Ne gururlu ve kibirli olmak için uğraşıyor insan ne de önyargılı olmak için.Bu sanki yineleyen bir durummuş gibi hayat sayfalarını çevirdikçe karşımıza çıkıyor.Gurur ve Önyargı kitabının sayfalarını çevirirken de aynı şeyi hissettim.Kitap ilerleyedursun , Elizabeth'in Darcy hakkındaki düşünceleri bana yanlış gelmiyordu.Darcy'i tanıyordum sanki.Nasıl da kasıntı hareketleri vardı.Orada olsam aynı yorumları yapardım.Darcy 'nin kitaptaki sessiz duruşu da bu fikirlerime dayanak oluşturdu tabi.Darcy 'nin gerçek duygu ve fikir dünyasına adım atana kadar Elizabeth ile aynı nefreti paylaşıyordum.Kitap iki yüzyıl önce öyle bir yazılmış ki Jane Austen tarafından ,sizi gidip Darcy'den özür dileme isteğiyle dolduruyor.Tamam Darcy de sütten çıkmış ak kaşık sayılmaz.Fakat Elizabeth için kafasının ve sosyal hayatının ona çizdiği tüm sınırları Elizabeth'e duyduğu yoğun sevgi ile genişletmeye çalışıyor.Hatta gidip gidip uzun süre gelmeyişinin nedeninin de bu olduğu kanaatindeyim.Elizabeth'in onu tanıdığı Darcy'i ne kadar biçimlendirse o kadar iyi.Kitapta alttan alta aldığım mesajlardan biri de olayları kişinin değil kişilerin ağzından dinlemenin yarattığı kargaşa.Elizabeth olanların hepsini bir cesaretle Darcy'e sorabilseydi eminim tatmin edici cevaplar alacaktı.Fakat bu konuşma Darcy 'nin duygularını Elizabeth'e söylediği güne denk gelince ,Elizabeth'in nefretini dindirecek bir yeterliliğe ulaşamayacaktı.Elizabeth'in nefreti dinmemişti belki ama karşısındaki Darcy miydi yoksa başkası mı bu düşünce onu yiyip bitiriyordu.Oysa Darcy ailesine bile hakaret etmişti.Neden onu aklından atamıyordu? -Elizabeth'e göre hakaret niteliği taşıdığı için öyle dedim.Bana kalırsa duygularını en samimi şekilde anlatmasının başka bir yolu yoktu.-Darcy her şeye rağmen onu sevdiğini söylemiş ve gitmişti.Bunu unutması pek mümkün olmayacaktı.Elizabeth ,kimseye karşı önyargılı olmadığını düşünen Elizabeth ,Darcy ile ilgili tüm gerçekleri öğrendiğinde nefretinin yerini merak almıştı.Aslında sağını ,solunu Darcy ile döşemişti gönlünün.Nefret diye nitelendirdiği bu duygu ise kişilerin ağzından duyduğu yalanlardan oluşuyordu.Bazıları ise Darcy'nin önyargısından.Darcy Elizabeth'in ablası Jane hakkında yanlış fikirlerde bulunmuştu.Belki sırf bu yeterdi Elizabeth'i ondan uzak tutmaya.Fakat Darcy yanlışlarını teker teker düzeltti.Elizabeth bıraktığı gibi bir Darcy bulmayı hayal etti.Çünkü artık onu kendinden uzak tutması için hiç bir sebep yoktu.Darcy'nin evinde yine Darcy'nin resmine bakarken hep bunları düşündü.Baktığı ,o uzaktan tanıdığı ,gördüğü kişi değildi.Bakmanın ne manalar taşıdığı aklıma geldi Elizabeth'in yaşadıkları karşısında.Bu gördüklerimiz ne Allah aşkına bizim.Ne gerçek , ne yalan.Ne var , ne yok.Hepsi biziz sanırsam.Darcy hezeyana uğratmadığı sevgisiyle Elizabeth'i aynı hislerle bekledi durdu.Aynı hatalara kendi de düştüğünden diye düşünüyorum bu sabit bekleyişini. Ya da içini çoktan doldurmuş olan o tarifsiz duygunun ona gururunu bir kenara attırmasından.Bu koca karmaşada eğer ikisi de gururlarına sarılsalardı hep mutsuz olacaklardı.Onlar sarılacak daha değerli şeyler buldular.
Karmaşanın içinden bulduklarımıza sıkıca bağlanma çabamızla eş ,gün yüzüne tutunma çabamız.Ötelemeye alışmış bedenlerimize ,ötelenmeye layık şeyleri göstermeliyiz.Gözleri kör bir bedenin ,divanecileri gibi davranmayı bırakmayı öğretmeliyiz.Sende bende olandan ne farkı var ondakinin.Aynı çarpıyor ,aynı şeye ağlıyor.-Enkaza uğramamış yürekler tabi.-Birbirimizi anlatmaya değil anlamaya ihtiyacımız var.Herkes onun ,bizim hakkımızda bir şeyler diyor.Önemli olan sizin ne olduğunuz. Ne olmuş yani ağlamayayım diye gülmüşseniz.Kalbiniz kırıktı geçti mi ki gülünce?Onlar bilmez ama siz bilirsiniz.Karşı taraf gururlu mu diyor ,desin.Biz yeter ki önyargılı olmayalım. Zira hem sevgi ve aşk boyutunda olsun hem de arkadaşlıktan tutun da komşuluğa kadar bir çok ilişkide sizi bir Darcy beklemeyebilir.Hayatta Darcyler de vardır vazgeçmeyen,ne olursa olsun aynı sevgiyle yürüyen.Ama unutmamak gerekir ki romanlar yaşamın en güzel parçalarından ,en keskin noktalarından toparlanır.Eğer kaderimizde bir roman karakteri olmak yoksa gelenlerimizden çok gidenlerimiz olacak. Önemli olansa gidenlere ne kadar engel olduğumuz ve gitmemeleri için ne kadar çaba gösterdiğimiz.Hayatın önümüze ısrarla sunduğu bu kavramlara yeterince değer vermek umudu ile yaşayalım. Gün gelir ruh alışır, beden ise tabi olur.
Kitap:GURUR VE ÖNYARGI
Yazar:Jane AUSTEN
Karmaşanın içinden bulduklarımıza sıkıca bağlanma çabamızla eş ,gün yüzüne tutunma çabamız.Ötelemeye alışmış bedenlerimize ,ötelenmeye layık şeyleri göstermeliyiz.Gözleri kör bir bedenin ,divanecileri gibi davranmayı bırakmayı öğretmeliyiz.Sende bende olandan ne farkı var ondakinin.Aynı çarpıyor ,aynı şeye ağlıyor.-Enkaza uğramamış yürekler tabi.-Birbirimizi anlatmaya değil anlamaya ihtiyacımız var.Herkes onun ,bizim hakkımızda bir şeyler diyor.Önemli olan sizin ne olduğunuz. Ne olmuş yani ağlamayayım diye gülmüşseniz.Kalbiniz kırıktı geçti mi ki gülünce?Onlar bilmez ama siz bilirsiniz.Karşı taraf gururlu mu diyor ,desin.Biz yeter ki önyargılı olmayalım. Zira hem sevgi ve aşk boyutunda olsun hem de arkadaşlıktan tutun da komşuluğa kadar bir çok ilişkide sizi bir Darcy beklemeyebilir.Hayatta Darcyler de vardır vazgeçmeyen,ne olursa olsun aynı sevgiyle yürüyen.Ama unutmamak gerekir ki romanlar yaşamın en güzel parçalarından ,en keskin noktalarından toparlanır.Eğer kaderimizde bir roman karakteri olmak yoksa gelenlerimizden çok gidenlerimiz olacak. Önemli olansa gidenlere ne kadar engel olduğumuz ve gitmemeleri için ne kadar çaba gösterdiğimiz.Hayatın önümüze ısrarla sunduğu bu kavramlara yeterince değer vermek umudu ile yaşayalım. Gün gelir ruh alışır, beden ise tabi olur.
Kitap:GURUR VE ÖNYARGI
Yazar:Jane AUSTEN
Yorumlar
Yorum Gönder